Rotterdam’da Yüzer Ofis Projesi
Dünyanın en büyük yüzer ofisi olarak bilinen yapı, Hollanda’nın iklim değişikliğine proaktif yaklaşımının mükemmel bir sembolü olarak görülüyor.
Hollanda’nın en büyük ikinci şehri olan Rotterdam’ın büyük bir çoğunluğu deniz altındadır. Bu nedenle, şehir iklim değişimi etkisiyle yükselen sulara karşı savunmasız bir pozisyonda bulunuyor. Kaçınılmaz olana hazırlanmak için, şehir acil durum çözümü olarak ikiye katlanabilen otoparklar, gölet olarak kullanılabilecek parklar ve yüzer dubalar üzerine yerleştirilen evler gibi projelere imza atıyor.
Rotterdam’ın iklim değişikliğine karşı aldığı önlemlerin en yenisi olan yüzer ofis, Rijnhaven limanına demirlenmiş hâlde duruyor. Gelgitle birlikte hareket edebilmesi için özel olarak tasarlanan binanın, limanı su basması hâlinde dalga ile beraber yükselip herhangi bir hasar almaması bekleniyor.
Hollanda, 1980’lerden beri yüzer yapı projelerine yatırım yapıyor. 2019’da, yaklaşık yarım dönümlük bir alana yayılarak 40 ineğe ev sahipliği yapan yüzer tarlanın açılışı yapıldı. Yüzer tarla ve ofis gibi tasarımlar, ülkenin su ile bir arada yaşama çabasının bir parçası olarak görülüyor. Bu gibi projeler New York, New Orleans ve Miami gibi deniz seviyesinin yükselmesi tehdidi altında yaşayan şehirlere bir ilham sağlayabilir.
Liman boyunca 12 dönümlük bir alana yayılan Yüzer Ofis Rotterdam, yerel mimarlık firması Powerhouse Company tarafından tasarlandı. Ana karadan 18 metre uzaklıkta olan üç katlı bina, yüzer iskele sayesinde ulaşılabilen bir noktada demirlenmiş hâlde duruyor.
Bina, ülkeleri ve şirketleri iklim değişikliği konusunda destekleyerek tavsiyelerde bulunmak için 2018’de kurulan uluslararası kuruluş Global Adaptasyon Merkezine ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda içinde restoran ve halka açık bir yüzme havuzu da bulunuyor.
Tüm yapı yüzer bir beton temel ve ahşap bir binadan oluşuyor. Temelin inşası için mimarlar, yüzer beton üzerine inşa edilmiş yüzer evlerden ilham aldı. Firmanın kurucu ortağı Nanne de Ru’nun “lego yapımı” olarak tarif ettiği süreç, 15 yüzer blok parçasının bir araya getirilmesini içeriyor. Yapı, fırtına şartlarında bile dengede durması için bir çift direk ile sabitlendi.
Ofisin su üzerindeki konumu, sürdürülebilirliğine yardımcı oluyor. De Ru, yapının altında bulunan beton temelin, oldukça kapsayıcı bir ısı ve soğutma deposu olarak görev yaptığına dikkat çekiyor. Ekip, ayrıca binayı soğutmak için limandaki sudan da faydalanıyor.
Bina tamamen şebekeden bağımsız çalışıyor. Çatısında bulunan 800 metre kareden fazla alana yayılmış bir güneş paneli, gölge sağlayan balkon tasarımları ve kalın yalıtım sayesinde, kullandığından %140 daha fazla enerji üretiyor. Yüzer beton bloğun yapımı 18 ay sürerken, binanın karada tamamlanan kısmının inşası iki-üç yıl boyunca devam etti. De Ru, maliyetin normal bir binadan %30 pahalı olduğunu, ancak bunun zamanla oluşturduğu enerji tasarrufu ile dengeleneceğini savunuyor.
Beton temelin ortalama ömrü, tıpkı karadaki normal bir yapı gibi yaklaşık 50 yıldır. Temel kullanılamaz hâle geldiği zaman, ahşap yapı başka bir temele taşınabiliyor. Ayrıca, binanın esasen bir blok üzerine oturması, izin süreçlerinin de hızlanmasına yardımcı oldu.
Yüzer yapılar, 1960’ta Buckminster Fuller’ın ortaya attığı Tokyo Körfezi’nde yüzer bir şehir önerisinden Danimarkalı yıldız mimar Bjarke Ingels Group’un 10.000’den fazla bir nüfusa ev sahibi yapabilecek şehir planlamasına kadar, uzun bir süre gerçekleştirilemeyecek bir hayal olarak değerlendirildi. Henüz küçük bir kısmı hayata geçmiş olsa da, hayal gerçekleşmeye doğru ilerliyor. Günümüzde de Londra kanalında bulunan yüzer bir kamusal alan ve Nijerya, Makoko’da bulunan yüzer okul örneği bulunuyor.
Rotterdam’ın yüzer ofisi, şehrin su ile beraber yaşama konusundaki araştırmalarını ve deneyimlerini gözler önüne seriyor, De Ru, bu konseptin başka ülkelerde de yarar sağlayabileceğine inanıyor.